Pazarlama, müşteriye “Siz” demekle başlar

Spread the love

SEN VE SİZ

Prof. Dr. İsmail KAYA

Başkalarıyla konuşurken, kimlere “sen”, ne zaman ve hangi durumlarda “siz” dediğinizi hiç düşündünüz mü?
Birisi size, “sen” diyorsa, hele sesinin tonu da yüksekse, muhtemelen size yukarıdan bakmaktadır. Sizinle bir hesabı vardır. Hesaplaşmak veya üste çıkmak istiyordur. Tanımadığınız, tanışmadığınız birisi, mesela bir satıcı, tezgahtar, memur, bir görevli, bir doktor, size “sen” tarzında hitab ediyor, emir kiplerini bol bol kullanıyorsa, muhtemelen size yukarıdan bakıyor, kendisinin üstün olduğunu, sizin kendisine mahkûm ve teslim olduğunuzu, o ne derse yapmanız gerektiğini, asıl gücün kendisinde olduğunu imâ ediyor, sizin şuuraltınıza tahakküm mesajları gönderiyordur. Size “sen” diyerek üstün görünmek isteyen aynı kişinin, başkalarına büyük bir yaltaklanma ile “siz” demesi de, onun baskı ve korkuya dayalı bir kültürden geldiğinin işaretidir. “Siz” hitabı, sevginin, saygının, değer vermenin, yakınlığın, sıcaklığın ve samimiyetin göstergesidir. “Siz”le başlayan ilişkilerin zamanla “sen”li, “ben”li olması, ortak paydaların oluşmasıdır asıl arzulanan… Pazarlama, müşteriye “sen” değil “siz” demekle başlar. Pazarlama, müşterilere tepeden bakmaz. Onlara tahakküm etmeye değil, hizmet etmeye çalışır. Pazarlama müşterileri, işletmeyi ayakta tutan en önemli girdinin kaynağı, saygıdeğer, hassas, duygulu ve sıcak kanlı samimi dostlar olarak görür. Bu algıya henüz alışamamış bazı müşterilerin (hasta ve hasta yakınlarının) kendilerine nezaketle yaklaşan hizmetkâr sunuculara karşı, emredici “sen” havalarına girdiklerine, kendilerine gösterilen ilgiyi suiistimal ettiklerine de rastlıyor, hekimlerimize yönelik bütün şiddet girişimlerini bu vesileyle kınıyoruz. Nezaket ve saygı-sevgi sınırları aşılınca sürtüşmeler, itiş-kakışlar peşinden geliyor. Müşteri-firma, hasta-doktor, doktor-hasta yakını, amir-memur, öğrenci-öğretmen ilişkilerinde “sen” ve “siz” türü hitaplarda dengeyi tutturmak, bunları yerinde ve zamanında kullanmak gerekiyor. SEN BENİM KİM olduğuMU biliyor MUSUN!   Bu sözün yüksek perdeden kullanıldığında ardından nelerin yaşandığını hepimiz biliyoruz. Ah keşke, herşeyden önce, “Siz bilirsiniz” demeyi öğrenebilsek… Ardından nasıl olsa bir anda “senli benli”  oluveririz…