Türk nakış sanayinin sorunlarının belirlenmesi

Spread the love

ÖZET

Bu çalışmada Türk nakış sanayinin sorunları be­lirlenmeye çalışılmıştır.

Araştırma Ankara, Bursa, Denizli, İstanbul ve İzmir illeri ticaret odalarına kayıtlı 56 nakış işletmesinde yürütülmüştür. Araş­tırma sonucunda, nakış sanayinin tasarımda iyi düzeye ulaşma, üretim alanını oluşturma, gele­neksel Türk motiflerini ve Türk nakışlarını tanıtma, yeni yatırım alanları geliştirme, markalaşma, pa­zarlama, yurtdışı piyasalarına açılma ve yurtdışı nakış sanayi ile rekabet edebilme gibi sorunları olduğu tespit edilmiştir. Nakış sanayinin, kurum­sallaşmada, makine kirliliğinin olmasında, piyasa­dan ve okuldan eğitilmiş işgücü temininde, eği­tim kurumları ile işbirliğinde ve teknolojiyi takipte yaşadığı sorunlar yanında, enerji ve işçilik gider­leri, fiyat oluşturma, haksız ve gereksiz rekabet ile vergilendirilme sorunları olduğu da belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Bilgisayar destekli nakış, sana­yi nakışı, nakış sanayinin sorunları

1. GİRİŞ

İşleme, değişik lifler kullanılarak üretilmiş doku­maların, keçe ve deri yüzeylerinin üzerine; ipek, yün, keten, pamuk, metal gibi iplikler kullanıla­rak yapılan süslemeler olarak tanımlanmaktadır. Yaklaşık 4500 yıllık bir geçmişe sahip olan işleme sanatı, toplumların yaşantılarından etkilenmiş, teknolojinin ve sanayinin gelişmesine paralel de­ğişiklikler göstermiştir. Sanayi devrimindeki geliş­meler dizisi, toplumların sosyal, ekonomik, siyasal yapılarına etkilerde bulunmuştur. Ayrıca bu ge­lişmelere paralel olarak da el emeğini olumsuz fabrikasyon üretim süreçlerini de olumlu olarak etkilemiştir. Yüzyıllardır el sanatları kapsamın­da üretilen ürünler de sanayi devrimiyle birlikte endüstriyel ürünler olarak üretilmiştir. Teknoloji­nin gelişimiyle el işlemeleri, nakış makinelerinde üretilmiş, geniş bir kullanım ve uygulama alanı bulmuştur. El nakışının makinede uygulanması, 18. yüzyılda ilk dikiş makinesinin icat edilmesi, 19. yy.’da Isaac M. Singer’ın bütün eski kollu dikiş makinelerini birleştirerek ilk kollu dikiş makinesi­ni yapması, 1852 yılından sonra elektrikle çalışan makineler üretilmesi gibi aşamaları kaydetmiştir. Fransız mekanik mühendisi Jaquard’ın (1830- 1920) yaptığı mekanik makineler ise makine nakı­şını otomasyon noktasına getirmiştir. Klasik nakış tekniklerinin bu makinelerde uygulanmaya baş­lanmasıyla nakış sanayinin temelleri oluşturul­muştur. 1960’lı yılların elektronik devrimi ile daha hızlı ve kaliteli iş çıkaran makinelerin yapımına imkân tanımış, 1980’li yıllardaki bilgisayar devrimi ile de makinelerin hafıza kapasitesi, nakış vektör yetenekleri ile diğer teknolojik özellikleri geliştiril­miştir (1). 1960’lı yıllarda yarı otomatik makineler ve 1980’li yıllarda tam otomatik makinelerin kulla­nılmasıyla sanayi nakışı kavramı ortaya çıkmıştır. Böylece işleme endüstriyel sanatların içinde yeni bir kimlik kazanma sürecine girmiştir. Günümüz­de ise nakış, klasik makinelerin yanında, bilgisa­yarlaşma çağının imkânlarından yararlanılarak, tam otomatik makinelerde bilgisayarlı nakış prog­ramları vasıtasıyla yürütülmektedir.

Moda akımlarıyla toplumların sosyo-kültürel özel­liklerini hem değiştiren hem de bu değişimlerden bizzat etkilenen tekstil endüstrisinin yeni arayış­lara girmesi ve sektörün nakışlar üzerindeki yön­lendirici etkisinin artması makine nakışlarına yeni bir alan açmıştır. Tekstil firmalarının, pazar payla­rını genişletmek ve ürünlerini pazarda daha cazip hale getirebilmek için nakışlardan yararlanmak is­temeleriyle, tekstil endüstrisi ürünlerinde nakışla­ra ağırlık verilmiş ve böylelikle fason nakış hizmeti veren atölyeler önemli bir sektörel unsur duru­muna gelmiştir. Günümüzde işlemeli tekstil ürün­lerinde, talebin artmasına paralel olarak bir artış görülmektedir. Özellikle triko, dokuma, ayakkabı, çanta gibi tamamlayıcı giyim aksesuarları satan işletmeler, rakiplerinin önüne geçebilmek, daha yüksek satış rakam ve fiyatlarına ulaşmak için, ürünlerini çeşitli desenlerle süslemektedirler. Süs­lemelerde pul, boncuk, payet, kordon, sim işi, su­zeni, sarma, Çin iğnesi, dikiş teknikleri gibi teknik­ler kullanılmaktadır. Teknolojik gelişmeler değişik işleme tekniklerinin verimli şekilde kullanılmasını sağlamıştır. Özellikle elde kullanılan makinelerin yerini elektronik makinelerin alması, desen çizim­lerinde bilgisayardan yararlanılması, bir makine­de 15’e kadar iğne kullanılabilmesi, makinelerin işleme alanının genişlemesi gibi konular bu geliş­meler kapsamında sayılabilir.

Nakış sanayi diğer sektör elemanlarının (konfeksi­yon-ayakkabı-mefruşat) ara girdisi durumundadır ve bu durum kimi alt yapı sorunlarını da beraberin­de getirmektedir. Kurumsallaşma eksikliği kaçak işçi kullanımını ve kayıt dışı ekonomiyi beslemektedir. Buna bağlı olarak nitelikli iş gücü eksikliği, kaçak üre­tim, fiyat istikrarsızlığı gibi sorunlar, bir yandan işçi­lik maliyetlerini arttırmakta, diğer yandan üretimin sadece niceliğini değil kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Tasarım ve motiflerde kendini tek­rar eden işler yapılmakta, estetik değerden yoksun ürünler üretilmektedir. Bu çalışmanın amacı otomas­yon nakışçılığı, sektördeki karar alıcı ve uygulayıcıları etkileyecek ve yönlendirecek konuma getirmeyi he­defleyen perspektifleri oluşturmaya yönelik sorunla­rı tespit etmek ve ilgililere sunmaktır.

2. MATERYAL VE YÖNTEM

Araştırma Ankara, Bursa, Denizli, İstanbul ve İz­mir illerinde ticaret odalarına kayıtlı nakış işletme­lerinde yürütülmüştür. Araştırma evrenini oluş­turan 285 firmadan, basit tesadüfü örnekleme ile Ankara’dan 4, Bursa’dan 11, Denizli’den 14, İstanbul’dan 17, İzmir’den 10 işletme olmak üzere toplam 56 işletme belirlenmiştir. Veri toplama ara­cı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen anket kullanılmıştır. Anket iki bölümden oluşmuştur. Bi­rinci bölümde işletmelerin yapısına yönelik sorular, ikinci bölümde 3’lü derecelendirmeye göre; (3) ka­tılıyorum, (2) kısmen katılıyorum, (1) katılmıyorum şeklinde düzenlenen 25 sorun önermesi yer almış­tır. İşletme yetkilileriyle yapılan bire bir görüşmeler ile anketler uygulanmış ve araştırma materyali top­lanmıştır. Verilerin analizinde SPSS sürüm 16 kulla­nılmıştır. Anket formunun her iki bölümü ayrı ayrı değerlendirilmiş ve verilerin istatistiksel işleminde frekans ve yüzde dağılımları alınmıştır.

3.1.BULGULAR VE DEĞERLENDİRME

Araştırma kapsamında anket uygulanan işletmelere ilişkin veriler değerlendirilmiş olup, işletmelerin nite­liksel özelliklerini tanımlayıcı bilgiler ve işletmelerin sorunlarına ilişkin sonuçlar aşağıda belirtilmiştir.

3.1.1.Nakış İşletmelerinin Niteliksel Özelliklerine İlişkin Bulgular

Nakış işletmelerinin illere göre dağılımında araştır­maya katılan 56 işletmenin % 30,4’ü İstanbul’da, % 25’i Denizli’de, % 19,6’sı Bursa’da, % 17,9’u İzmir’de, % 7,1’i Ankara’da faaliyet göstermektedir. Araştırma kapsamına giren işletmelerin büyük ço­ğunluğunun İstanbul’da olmasında, kentin nüfus yoğunluğunun ve sanayileşme düzeyinin etkili ol­ duğu düşünülmektedir. Yine işletmelerin büyük bir bölümünün Denizli’de olması tekstil endüstrisi­nin yörede gelişmiş olduğunun bir göstergesidir. İşletmelerin sektördeki çalışma süreleri incelendi­ğinde, işletmelerin % 26,8’i 20 yıl ve üstü, % 26,8’i 11–15 yıl, % 8,9’u 6–10 yıl aralıklarında çalıştıkları anlaşılmaktadır. Bu sonuçlara göre sektördeki iş­letmelerin çalışma sürelerinin ortalama 11 yıl ve üzeri değişen sayılarda olduğu görülmektedir. İşletmelerin üretim alanı incelendiğinde, yaklaşık yarısının (% 46,4) hazır giyim, % 26,8 ‘inin ev teks­tili, % 19,6’sının hem ev tekstili hem de hazır giyim alanlarına yönelik çalıştıkları belirlenmiştir. İşlet­melerin yaklaşık yarısının hazır giyim üretimine yö­nelik çalışması, konfeksiyon sanayinin nakışı yan sanayi olarak kullanmasıyla açıklanmaktadır. Çalı­şan sayıları açısından işletmelerin % 32,1’i 11–20, % 26,8’i 1–10, % 3,6’sı 61–70 kişilik çalışma kad­rosuna sahiptirler. Çalışan sayılarının değişlik gös­termesi, sektörde farklı profilde işletme yapılarının varlığına işaret etmektedir. Nakış işletmelerinde yönetici, desenci, makineci, elişçisi pozisyonların­da çalışanların eğitim durumları incelendiğinde, işletmelerde yönetici pozisyonunda çalışanların yarısının (% 50) ortaöğretim, % 41,1’inin yükse­köğretim; desenci pozisyonunda çalışanların ya­rısından fazlasının (% 69,7) ortaöğretim mezunu olduğu görülmektedir. Makineci olarak çalışanla­rın % 53,5’inin ilköğretim, % 44,6’sının ortaöğre­tim; elişçilerinin büyük çoğunluğunun % 87,5’inin ilköğretim mezunu olduğu anlaşılmaktadır. İşlet­me yöneticilerinin yarısı ortaöğretim, önemli bir çoğunluğu ise yükseköğretim mezunudur. Yasal bir zorunluluk olmamakla birlikte yönetici pozisyo­nunda çalışanların önemli bölümünün yükseköğ­retim mezunu olmaları, işin niteliğinin bireylerden bir takım yetkin özellikler talep etmesiyle açıklan­maktadır. Nakış sanayinin kurumsallaşamamasın­dan kaynaklanan eksikliklerin, bireysel özelliklerle giderilmeye çalışıldığı düşünülmektedir. Desenci pozisyonunda çalışanların büyük çoğunluğunun ortaöğretim; makineci olarak çalışanların çoğun­luğunun ilköğretim; elişçilerinin büyük çoğun­luğunun ilköğretim düzeyinde eğitim aldıkları görülmektedir. Buna göre nakış sanayinin çoğun­luğu ortaöğretim ve ilköğretim düzeyinde eğitime sahiptirler. Alanda istihdam edilenlerin eğitim du­rumuna ilişkin olarak belli bir mezuniyet düzeyinin yasalarca zorunlu kılınmamış olmasının yanı sıra, işverenlerin istihdam kriterlerinin diploma esasın­da değil tecrübe ve iş pratiklerine yatkınlık esasın­da olmasıyla açıklanmaktadır. İşletmelerin çoğun­luğu (% 48,2) hem iç pazara hem de dış pazara yönelik üretim yapmaktadırlar. Kapasite kullanım oranları açısından işletmelerin % 16,1’i yüzde 100, % 16,1’i yüzde 80, % 10,7’si yüzde 60, % 14,3’ü yüzde 70, % 1,8’i yüzde 10 kapasite ile çalışmak­tadırlar. Kapasite kullanım oranlarında gözlenen farklılık, işletmelerin özellikle fiyat ve üretim kali­tesi açısından değişken piyasa taleplerine uyum sağlayabilmesiyle açıklanmaktadır. İşletmelerinin % 53,6’sı 8 saat üzerinden üç vardiya, yaklaşık yarısı (% 44,6) 12 saat üzerinden iki vardiya siste­mi ile çalışmaktadırlar. Nakış işletmelerinin büyük çoğunluğu (% 85,2) fason üretim yapmaktadırlar. Fason üretimin yaygınlığı, işletmelerin yaklaşık yarısının hazır giyim üretimine dönük çalıştığı ve tekstil sektörün nakışı yan sanayi olarak istihdam etmesi şeklinde açıklanmaktadır. İşletmelerin % 32,1’i hammadde giderlerinin toplam maliyetin % 20’sini, % 32,1’i işçilik giderlerinin toplam maliye­tin % 50’sini oluşturduğu belirtmektedirler. Nakış sanayinde insan emeğinin yoğun olarak kulla­nılması nedeniyle, işçilik giderleri toplam maliyet içinde hammadde ve genel işletme giderlerinden daha fazla bir paya sahiptir. Nakış işletmelerinin % 71,4’ünün sektörel gelişmeleri takip etmektedir­ler. Sektörle ilgili değişimleri ve gelişmeleri takip etmek rekabet gücünün artırılmasında önemlidir. İşletmelerin çoğunluğunun sektördeki gelişmeleri üretime yansımak amacıyla takip etmeleri olumlu bir durumdur. Nakış işletmelerinin yaklaşık yarısı (% 44,8) accurate, % 35,7’si eos compucon de­sen tasarım programların kullanmaktadırlar. Tür­kiye pazarında accurete desen tasarım programı­nın yaygın kullanımı, program yazılımının Türkçe olmasıyla ilişkilendirilebilir. İşletmelerin büyük bir kısmı (% 82,1) desenlerini, işletmenin desencisine hazırlatmaktadırlar. Bu sonuca göre sektör desen hazırlamada ağırlıkla kendi desencilerini kullan­maktadır. İşletmelerin % 51,8’i 1–5 arasında ma­kineye, % 33,9’u 6–10 arasında makineye sahip­tir. Dolayısıyla işletmelerin yarısının 1–5 arasında makineye sahip oldukları anlaşılmaktadır. Nakış işletmelerinin sahip oldukları bilgisayarlı nakış ma­kinelerindeki kafa sayısının dağılımında büyük ço­ğunluk (% 39,3) 51–100 arasında, % 30,4 1–50 arasında, % 1,8 201–250 arasında, % 1,8 401–450 arasında kafa sayısına sahiptir. Nakış işletmelerinin sahip oldukları bilgisayarlı nakış makinesi marka­larında büyük çoğunluk (% 32,1) Tajima, % 14,3 Barudan marka makineyi tercih etmişlerdir. Tajima marka makinenin yaygın kullanımında, Türkiye pazarına giren ilk makine olmasının ve işleme ka­litesinin etkili olduğu düşünülmektedir (2). Nakış işletmelerinin % 23,2’si sadece işleme kalitesinin iyi olması nedeniyle, % 21,4’ü işleme kalitesinin iyi olması, teknik servis hizmetlerinin iyi olması, yedek parça bulmada kolaylık, kullanım kolaylığı gibi nedenlerle kullandıkları makineyi tercih etmiş­lerdir. Bu sonuca göre, makine tercihinde işleme kalitesinin önemli olduğu anlaşılmaktadır. 3.1.2. Nakış Sektörünün Sorunlarına İlişkin Bulgular

Araştırma kapsamına alınan nakış işletmelerinin çoğunluğu ( % 66,1) nakış sanayinin tasarım gü­cünün yetersiz olduğunu düşünmektedirler. Na­kış sanayindeki işletmeler çoğunlukla fason ağır­lıklı üretim yapmaktadırlar. Dolayısıyla işletmeler tasarım konusunda belirleyici olmanın dışında müşterilerinin isteklerini uygulayan pratisyenler durumunda bulunmaktadırlar. Diğer yandan iş­letmelerin desen hazırlama bölümünde çalışan personelin çoğunluğu ortaöğretim seviyesinde eğitim almışlardır. Bu da personelin, tasarım ilke, yöntem ve süreçlerini kapsamlı bir eğitimle değil, piyasada gelişigüzel öğrenilmesinin, tasarım gü­cünün yetersiz olmasında etkili olduğunu ortaya koymaktadır. İşletmelerin çoğunluğu (% 69,6), alanın uygulamalarda geleneksel Türk motiflerine yeterince yer vermediğini düşünmektedirler. İşlet­melerin çoğunlukla hazır giyim için üretim yapma­ları, hazır giyimin motif tercihlerinde kültürel bir hedefin olmaması, seçimlerde arz-talep, moda gibi unsurların etkili ve belirleyici olması, ayrıca sanayinin desenlerini dış piyasanın belirlediği dış pazara yönelik üretim yapıyor olması, geleneksel Türk motiflerine yeterince yer verilmeyişinin ge­rekçeleri olarak gösterilmektedir. İşletmelerin bü­yük bölümü (% 78,6), Türk nakışlarının yeterince tanıtılmadığını belirtmektedirler. Üretim büyük oranda dış pazara fason olarak yapılmaktadır. Na­kış sanayi işlemede müşterinin istediği desen ve teknikleri uygulayarak müşterinin taleplerini yeri­ne getirmekte, onlardan bağımsız hareket edeme­mektedir. Uygulamalarda Türk nakışlarının kullanı­lamaması, dış pazarlar için üretim yapmayı, dünya pazarlarında Türk nakışlarının tanıtılabileceği etkili bir yöntem olmaktan çıkarmaktadır. Nakış işlet­melerinin çoğunluğunun (% 75) alanın piyasada yetişmiş kalifiye eleman sorununu kabul ettikleri anlaşılmaktadır. Nakış sanayinin eğitim ortalaması ortaöğretim seviyesindedir. Nakış ile ilgili uygula­malar eğitim kurumunda değil, sektörde usta-çı­rak ilişki ağları çerçevesinde öğrenilmiştir. Diğer yandan çalışanlar nakışı kariyer mesleği olarak görmemekte, daha rahat çalışma koşulları ve yük­sek ücreti olan bir iş bulduklarında bırakacakları geçici bir iş olarak değerlendirmektedirler. Formal eğitim süreçlerinden gelen eleman azlığı yanın­da, işe giriş çıkışlardaki bu hareketlilik kişilerin uz­manlaşmaya ihtiyaç duymamalarına neden olarak gösterilmektedir. Nakış işletmelerinin çoğunluğu (% 83,9) ilgili alanda okulda eğitilmiş işgücü sıkın­tısı olduğuna dair görüşe katılım göstermişlerdir. Buna göre nakış sanayi, alanında formal eğitim almış işgücüne ihtiyaç duymaktadır. İşletmelerin büyük çoğunluğu (%71,4) alanın eğitim kurumları ile işbirliği sağlayamadığını belirtmişlerdir. Bu so­nuca göre nakış sanayi eğitim kurumları ile işbirliği sağlamada sıkıntı çekmektedir. Denizli Nakış Sana­yicileri Derneği, 2003 yılında bir mobilya firmasıy­la geliştirdikleri proje kapsamında kız meslek lise­lerinden yardım talebinde bulunduklarını, ancak ihtiyaç duydukları desteği göremediklerini belirt­miştir. Bununla birlikte son yıllarda sanayi nakışına olan talebin artması nedeniyle kız meslek liseleri programlarının bu doğrultuda yenilenmesi gereği doğmuştur. Okullar teçhizat ve donanım teminin­de sektörden gereken ilgiyi görmüşler, sektörün çoğu bağış niteliğinde olan yardımlarını edinmiş­lerdir. Sektör-eğitim kurumu işbirliğinin bir diğer yönünü stajlar oluşturmaktadır. Özellikle kız mes­lek liselerinde nakış eğitimi alan öğrenciler stajları­nı nakış işlemelerinde yapmaktadırlar. Ancak işlet­me yöneticileri öğrencilerin sanayi nakışı alanında yetersiz olduğunu, okul-sanayi uygulamalarının paralel olmadığını, eğitim ile uygulamanın birbiri­ni desteklemediğini belirtmişlerdir. Ayrıca işletme­ler öğrencilerden işin talep ettiği ciddiyeti göre­mediklerini de ifade etmişlerdir (3).

Nakış işletmelerinin büyük çoğunluğu (% 73,2) nakış sanayinin kendi üretim alanını oluşturma ye­tersizliğine katılım göstermişlerdir. Bu sonuçlardan işletmelerin büyük çoğunluğunun sektörün kendi üretim alanını oluşturmada sıkıntılı olduğu anlaşıl­maktadır. Nakış işletmelerinin büyük çoğunluğu­nun fason hizmet vermektedirler. Fason hizmet, bir malın mülkiyet ve tasarruf hakkının devralın­maksızın ücreti karşılığı belirli işlemlere tabi tutu­larak veya işlemlerden geçirilerek tasarruf veya mülkiyet hakkı sahibine iade edilmesi olarak ta­nımlanır (4). Fason hizmet, sürecin müşteri firma­nın belirlediği işlemler doğrultusunda yürütülmesi olduğuna göre, işletmelerin kendi koleksiyonları­nı oluşturma sorunu olağan kabul edilmektedir. İşletmelerin çoğunluğu (% 76,8) nakış sanayinin yeni yatırım alanları geliştirme sorunu olduğunu düşünmektedirler. İhtiyacın çok üzerinde işletme olması fiyatların düşmesine, buna bağlı olarak ge­lir dengesinin bozulmasına, tasarrufun azalması­na ve yeni yatırım alanlarının geliştirilmemesine neden olarak gösterilmektedir. Pazarlama soruna ilişkin nakış işletmelerinin büyük çoğunluğu (% 50) katılıyorum, % 32,1’i katılmıyorum şeklinde de­ğerlendirme yapmışlardır. Nakış işletmeleri ağırlıklı fason hizmet verdiklerinden, mallarını pazarlama gibi bir durum ile karşılaşmamaktadırlar. Bu ne­denle müşteri firmanın pazarlama politikası do­laylı olarak nakış işletmelerini etkilemektedir. İşlet­melerin % 32,1’inin pazarlama sorunu olmadığına ilişkin görüşleri, işletmelerin bir kısmının bağımsız üretim yapmalarıyla açıklanabilmektedir. Nakış işletmelerinin büyük çoğunluğu (% 80,4) alanın yurtiçi piyasanın beklentilerini karşılamada yeterli olarak değerlendirmektedirler. Türk nakış sanayi, makine parkı açısından zengindir. Leasing fırsatları pek çok firmanın eski ya da yeni makineler alması­nı sağlamış, böylece alanda büyük küçük değişik hacimlerde nakış işletmeleri faaliyet göstermeye başlamıştır. Bir kısmı da kayıt dışı olan bu işletme­ler kayıt dışı üretimi arttırıp, arz-talep dengesini işletmeler aleyhine bozmuştur. Sonuç, piyasa ta­lebinin üzerinde nakış işletmesinin varlığı, sektöre fiyat ve kalite açısından geniş bir yelpazede seçe­nekler sunması ve nakışçıya ihtiyaç duyan firma­ların beklentilerine cevap verebilecek bir nakışçıyı kolaylıkla bulmaları olmuştur. Böylece nakış sana­yi, yurtiçi piyasanın beklentilerini karşılayamama gibi bir sorun yaşamamaktadır.

Nakış işletmelerinin % 64,3’ü nakış sanayinin yurt­dışı piyasalarına açılma sorunu olduğunu düşün­mektedirler. Daha önce de ifade edildiği gibi bu işletmeler ağırlıklı olarak fason üretim yapmakta­dırlar. Dolayısıyla bir yurtdışına açılma söz konusu ise bile bu doğrudan değil, müşteri durumunda­ki ihracatçı firma aracılığıyla yapılmaktadır. Nakış firmalarının yurtdışına açılımını zorlaştıran dolaylı bir neden ise TL’nin döviz karşısındaki durumu­dur. Engin’in çalışmasına göre, TL’nin değerlen­mesi müşteri firma aracılığı ile yurtdışı piyasalarına üretim yapan nakış işletmelerini olumsuz etkile­mektedir. TL’nin aşırı değerlenmesi bazı yazar ve ekonomistlerin savunduğu gibi kayıt dışılığı art­tırıp enformel istihdam sorununu da tetiklemek­tedir. Tekstil sektörünün önemli merkezlerinden Bursa’da tekstilci is adamları, TL’nin aşırı değerlen­mesinin işleri durdurma noktasına getirdiğinden yakınmakta, düşük döviz değerinin ihracatı olum­suz etkilendiğini ve yerli para cinsinden karşıla­nan girdilerin maliyetlerinde artış olduğunu ifade etmektedirler (5). İşletmelerin büyük bir bölümü (% 53,6) nakış sanayinin yurtdışı nakış sanayi ile rekabet etme sorunu olduğunu düşünmektedir. Türkiye’de işgücü maliyetlerinin yüksekliği özellikle Uzak Doğu ülkeleri karşısında nakış sanayinin reka­bet gücünü olumsuz etkilemektedir. Bunun yanın­da Türkiye’nin coğrafi konumu ve üretim kalitesi, rekabet hususundaki avantajlarıdır (6).

Nakış işletmelerinin büyük çoğunluğu (% 82,1) Türk nakış sanayinin markalaşamadığını düşün­mektedirler. Nakış, tekstil sektörüne bağlı, kimi zaman bağımlı bir sektördür. Bağımsız hareket etme imkânı çok az olan nakış sanayinin marka­laşması, ancak Türk tekstil sektörünün markalaş­masından geçmektedir. Markalaşma, tekstil sek­törünün dolayısıyla nakış sanayinin halen içinde bulunduğu zorlukları ve açmazları aşmasının bir yolu olacaktır. İşletmelerin % 80,4’ü nakış sanayi içinde dağınıklılık olduğunu ve kurumsal yapı­nın gelişmediğini düşünmektedir. Bu sonuçlara göre işletmelerin büyük çoğunluğu nakış sanayi içinde dağınıklılık olduğunu ve kurumsal yapının gelişmediğini inanmaktadır. Nakış sanayinde bir­liğin oluşmasının ve kurumsal bir yapının geliş­mesinin önündeki en büyük engel işletmelerin takip ettikleri fiyat politikalarıdır. Kayıtlı ve kayıt dışı işletmeler pazar paylarını arttırmak için sa­bit fiyat tarifelerini benimsememekte, işletmeler arası rekabet, özellikle rakip firmanın verdiği fi­yattan aşağı bir ücretlendirme ile üretim yapıl­ması, fiyatları aşağıya çekmektedir. Fiyat politi­kası kurumsallaşmaya bir yönüyle engel olurken bir yönüyle de tam da kurumsallaşma gereğinin nedenidir. Sağlanacak bir birlik, fiyat politikasını istikrarlı kılabilir. Bu noktada ise ilgili sanayide ka­yıt dışı firmaların varlığı, sayıları ve piyasa fiyatını oluşturmadaki etkinlikleri, kurumsallaşmanın bu çerçevede sağlayacağı faydayı engelleyecektir.

İşletmelerin büyük çoğunluğu (% 67,9) 5084 sayılı teşvik yasasının üreticilerin rekabet şansını olumsuz etkilediğini düşünmektedirler. 2004 yılında kabul edilen 5084 sayılı Teşvik yasası ile bazı illere bir takım kolaylıklar sağlanmıştır. Kanun, bazı illerde vergi ve sigorta primi teşvikleri uygulamak, ener­ji desteği sağlamak ve yatırımlara bedelsiz arsa ve arazi temin etmek suretiyle yatırımları ve istihdam imkânlarını artırmayı amaçlamaktadır (7). Kanun başlangıçta hedefine ulaşmış, yeni yerlerde nakış atölyelerinin kurulmasına ve istihdamın artmasına imkân sağlamıştır. Ancak nakış sanayi temsilcile­ri günümüzde bu yasanın daha çok olumsuzluk­lar ürettiğini ve nakış sanayinin kötü etkilendiğini ifade etmektedirler (8). Bu yaklaşıma göre, teşvik alan bir firma, nakış sanayinin yoğun olduğu fakat teşvik kapsamına girmeyen bir ildeki firmaya göre aynı ürünü % 50 daha ucuza imal edebilmekte, bu ise fiyat istikrarsızlığı neden olmakta ve işletmelerin rekabet durumunu etkilemektedir.

İşletmelerin çoğunluğu (% 71,4) piyasada istenilen kalitede ana ve yardımcı malzeme bulunduğunu düşünmektedirler. Nakış işlemede kullanılan iplik, tela gibi çeşitli araç-gereçlerin temininde faaliyet gösteren pek çok firma bulunmaktadır. Nakış işlet­meleri istenilen kalitede malzeme için bu yurtiçi fir­malarından yararlanmaktadırlar. Nakış işletmeleri­nin çoğunluğu (% 87,5) enerji ve işçilik giderlerini yüksek olarak değerlendirmektedir. Araştırmada sonuçlarından olan işletmelerin toplam harcama giderleri içinde işçilik giderlerinin oranının yüksek olması bu düşünceyi doğrulamaktadır. Bazı işlet­melerin işçi sigortalarını ödemeden kaçınmaları kayıt dışı işçi istihdamını arttırmıştır. Nakış işletme­lerinin büyük çoğunluğu (% 82,1) vergileri yüksek olarak değerlendirmektedir. Alan temsilcileri 2006 yılından önce tekstildeki %18 oranındaki KDV’yi yüksek bulduklarını, bu durumun kayıt dışı üretimi teşvik ettiğini belirtmektedirler (8,9). KDV’nin %8’e indirilmesi de bu konudaki şikâyetleri sona erdir­memektedir. İşletmelerin tamamına yakını kayıt dışı imalatın haksız rekabet oluşturduğunu belirt­mektedir. Nakış sanayinin potansiyel açısından ge­niş bir makine parkına sahip olması, maliyetlerin yüksekliği nedeniyle üretimin, ama daha çok kayıt dışı üretimin artmasına neden olmaktadır. Sade­ce İstanbul’daki nakış firmalarında yaklaşık olarak 7500 adet nakış makinesi ve 50 bin çalışan oldu­ğu tahmin edilmektedir. Piyasada kayıt dışı işletme sayısının fazla olması, talebin bölünmesine dolayı­sıyla işletme başına düşen iş sayısının azalmasına neden olmaktadır. Diğer yandan kayıtlı ya da kayıt dışı bu potansiyele sahip işletmeler piyasada kala­bilmenin yolu olarak fiyatları düşürmeye yönelin­ce, işletme başına düşen iş miktarının sayısal ola­rak azalması yanında bir gelir kaybı da söz konusu olmaktadır. Nakış sanayi temsilcileri donanım, iş­gücü ve üretim kayıt dışılığını, hükümet politika­larına ve yasal yaptırım eksikliklerine bağlamakta­dırlar (8). İşletmelerin tamamına yakını (% 98,2) alanda gereksiz rekabetin yaşandığını düşünmek­tedir. Piyasada fazla sayıda makine olması makine başına düşen iş sayısını azaltmaktadır. İşletmeler, mevcut üretim talebinden daha fazla pay almak için, durumu müşteri firma için cazip hale getirme amacıyla fiyat indirimi yapmaktadırlar. Bu durum işletmeler arasında fiyat tabanlı bir rekabet anla­yışını oluşturmaktadır. İşletme yetkilileri, piyasada rekabetin, üretim kalitesi tabanlı değil fiyat tabanlı olduğunu belirtmektedir (10),(11).

İşletmelerin büyük çoğunluğunun (% 96,4) fiyat marjı sorunu olduğu tespit edilmiştir. Özellikle ucuz Çin menşeli makinelere olan artan talep, ilgili alan­da birçok işletmenin açılmasına imkân sağlamak­tadır. Kayıt dışı üretimin artması, mevcut üretim talebini karşılayan pek çok işletmenin olması, işlet­melerin fiyat tarifelerinde değişiklik ve değişkenlik­lere neden olmaktadır. İşletmelerin tamamına ya­kının (% 91,1) alanda yaşanan makine kirliliğinin, makinelere düşen iş sayısını azalttığını düşündükle­ri görülmektedir. Genişleyen makine parkı, mevcut talebin üzerinde bir arz yarattığı için bir makineye düşen iş sayısı azalmaktadır. İşletmelerin % 60,7’si makinelerinin teknik hizmetlerinin yeterli olduğu­nu, işletmelerin % 25’i ise kısmen yeterli olduğunu düşünmektedir. İşletmelerin büyük çoğunluğunun makinelerin teknik hizmetlerinden memnun olduk­ları anlaşılmaktadır. Araştırmada nakış işlemelerinin çoğunluğunun Tajima marka makine kullandıkları tespit edilmiştir. Tajima çok başlı elektronik nakış makineleri, 1985 yılında Türkiye pazarına girmiş (12), merkezi İzmir olmak üzere İstanbul, Bursa, De­nizli ve Gaziantep şubeleri ile satış, satış sonrası des­tek, teknik servis ve yedek parça sağlayarak alana hizmet vermektedir. İşletmelerin büyük çoğunluğu­nun teknik servis hizmetlerini yeterli olarak değer­lendirmeleri, makine şirketlerinin nakış sanayinin ihtiyaçlarına cevap verdiğini göstermektedir.

Nakış işletmelerinin yaklaşık yarısı (% 46,4) tekno­lojiyi takip etmede sıkıntı yaşamadıklarını belirtmiş­lerdir. Teknolojik yenilikleri fuarlar aracığı ile takip eden alan, finansman hususunda bazı dönemler sıkıntı çekmekte, ekipmanlarının uygun ödeme koşulları sağlandığı takdirde yenilediklerini be­lirtmişlerdir (13). Ekipman teknolojisinin gelişmesi üretimin kalitesini yükseltmekte, fakat eski maki­nelerin ikinci el olarak alıcı bulması, sayısal artışa, makine kirliliğinin yaşanmasına neden olmaktadır. İşletmelerin % 39,3’ü teknoloji takibinde sıkıntı ya­şadıklarını belirtmektedir. Bu grupta yer alan işlet­melerin sorunun teknolojik yeniliklere ulaşma ol­madığını, bu durumlarının finansal sorunlarından kaynaklandığı düşünülmektedir.

Bu araştırmada elde edilen sonuçlara göre nakış sanayi tekstil sektörüne bağımlı bir alandır. Tekstil endüstrisinde yaşanılan her türlü değişimden etki­lenmektedir. Nakış alanında formal-informal eği­tim süreçlerinden yetişen insan gücünün etkin ve verimli kullanılması işgücü alanında sorunları çöz­meye yardımcı olabilir. Profesyonel kurumsallaşma kimliği ile sektör, fiyat istikrarsızlığı, makine kirliliği, haksız rekabet, vergilendirme gibi konularda etkin olabilir. Kurumsallaşmanın yaratacağı birlik ve bas­kı grubu olma gücünün, sorunların çözümünde faydalı olacağı düşünülmektedir.